Neden Hep Aynı Hikâyeyi Yaşıyoruz?
- Gözde Bayram
- 21 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Nis

Hayatınızda defalarca benzer ilişkilere girdiğinizi, aynı tür olayların sizi tekrar tekrar bulduğunu fark ettiniz mi? Üstelik bu döngüler sizi zorlayan, hatta örseleyen deneyimlerse… Neden bilinçli olarak istemediğimiz halde aynı senaryoları yaşarız?
İnsan yaşamında bazı örüntüler dikkat çekici biçimde tekrarlanır. Özellikle kişilerarası ilişkilerde, birey farkında olmadan benzer dinamikleri yeniden deneyimlediğini gözlemler. Terk edilmek, değersiz hissetmek, suçluluk duymak ya da sürekli reddedilmek gibi tekrar eden durumlar yalnızca rastlantısal değildir. Bu döngülerin altında yatan psikolojik süreçleri anlamak, bireyin kendilik yapısını ve içsel çatışmalarını çözümlemede önemli bir adımdır.
Yineleme Zorlantısı: Geçmişi Bugünde Yaşamak
Birey, neden farkında olarak ya da bilinçdışı dinamiklerin etkisiyle, yaşamı boyunca simgesel düzeyde benzer örseleyici deneyimleri tekrar tekrar yaşama eğilimindedir?
Psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud, bu soruya önemli bir kavramla yaklaşmaktadır: ''Yineleme zorlantısı" (repetition compulsion).'' Bu kavram, kişinin rahatsız edici ya da travmatik deneyimleri farkında olmadan tekrar tekrar yaşama eğilimini açıklamaktadır. Üstelik bu döngü, kişinin iradesinden ve bilinçli seçimlerinden çok daha derin bir yerde, bilinçdışında şekillenmektedir. Yineleme zorlantısı, kişinin rahatsız edici veya acı verici geçmiş yaşantıları bilinçdışı düzeyde yeniden deneyimlemesi olarak ifade edilmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan örseleyici olaylar çoğu zaman bastırılarak bilinçdışına itilmiştir. Bilinçdışı, bu acı verici anıları yüzeye çıkarmaktan kaçınır; fakat bu bastırma onları etkisiz hale getirmez. Bastırılan bu deneyimler, kişinin yetişkinlikte kurduğu ilişkilerde, davranış kalıplarında veya karşılaştığı olaylarda bilinçdışı bir tekrarlama döngüsü olarak ortaya çıkmaktadır. Yineleme zorlantısı, kişinin geçmişte çözümlenememiş duygusal meseleleri "yeniden canlandırma" yoluyla kontrol etme çabasıdır. İşte bu yüzden, bir ilişkide terk edilmek, değersiz hissetmek ya da sürekli suçluluk duygusuna kapılmak gibi tekrar eden durumlar, aslında geçmişten gelen ve çözümlenememiş meselelerin günümüzdeki yansımaları olabilir.
''Ama bastırılmış olanın gücünün belirtisi olan yineleme zorlantısının haz ilkesiyle ilişkisi nasıldır? Yinelem zorlantısını yeniden yaşatan şeylerin çoğunun bene hoşnutluk vermesi gerekir, çünkü bastırılmış dürtü itkilerinin ortaya çıkmasına yol açar ama değerlendirmiş olduğumuz gibi haz ilkesine karşı çıkmayan bir hoşnutsuzluktur bu; bir sistem için hoşnutsuzlukken, aynı zamanda bir başkası için doyumdur. Ancak burada yeni ve önemli bir olguyla karşılaşıyoruz. Yineleme zorlantısının bir yanda da hiçbir haz olasılığı taşımayan; çok eskiden bile, o zamandan beri bastırılmış dürtüsel itkileri bile tatmin edemeyen geçmiş deneyimleri anımsatması (Freud, 1920).''
Güvenli Gibi Görünen Tekrarlar
Freud (1920), “Haz İlkesinin Ötesinde” adlı eserinde, bir çocuğun aynı oyuncağı tekrar tekrar oynamasını ya da aynı hikayeyi defalarca dinlemek istemesini tanıdık olanın güven verici etkisiyle ilişkilendirmiştir. Bilinmeyen, birey için kaygı vericidir. Bilinçdışı, tanıdık olanı seçerek belirsizliğin yarattığı kaygıdan kaçınmaktadır. Oysa tanıdık olan, acı verici bile olsa öngörülebilirdir ve bu öngörülebilirlik bireyde kontrol yanılsaması yaratmaktadır. Bu yüzden, geçmişte ne kadar acı verici olursa olsun, tanıdık duyguların tekrar yaşanması bir tür “kontrol etme” ve “baş etme” girişimidir. Kişi, geçmişte yaşadığı çaresizliği yeniden sahneleyerek bu kez farklı bir sonuç alma umuduyla hareket eder — ama çoğu zaman farkında olmadan aynı sonuçları üretir ve birey bu tekrarları “kader”, “şanssızlık” ya da “kendi hatası” gibi yüzeysel açıklamalarla anlamlandırmaya çalışır. Yineleme zorlantısı, bireyin yaşamını yöneten otomatik bir senaryo gibi işlemektedir. Bu senaryonun dönüştürülebilmesi için öncelikle bireyin bu örüntüleri fark etmesi gerekmektedir.
Yineleme Zorlantısının Terapideki Dönüşümü
Psikoterapi, bu noktada güçlü bir araçtır. Psikoterapi süreci, bu anlamda bireyin bilinçdışı içeriğe erişmesini ve geçmişten gelen bu tekrarların kökenlerini anlamlandırmasını sağlamaktadır. Terapide birey, tekrar eden örüntüleri fark ederek; bu örüntülerin kökenindeki duygularla temas kurar ve zamanla, bu duygusal mirasın kendisine ait olmayan yüklerinden özgürleşmeye başlar. Terapide, erken dönem ilişkisel travmalar, bağlanma biçimleri ve duygusal ihtiyaçlar üzerine çalışılmaktadır. Bastırılan ve ifade edilemeyen duygular yüzeye çıktıkça, bireyin içsel çatışmaları çözülmeye başlar. Bu da tekrarların zorlayıcı etkisini azaltır ve kişinin daha özgür seçimler yapabilmesine imkân tanır.
Kaynakça:
Freud, S. (1914). Freud, S. (1914). Remembering, Repeating and Working-Through (Further Recommendations on the Technique of Psycho-Analysis II). The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XII (1911-1913): The Case of Schreber, Papers on Technique and Other Works, 145-156 (Yayınlanmamış Çev. E. O. Gezmiş)
Freud, S. (1920). Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd. (Çev. A. Babaoğlu). Metis Yayınları
Comments